Hadi Gezelim
Temmuz sıcakları için için bizi kavurmaya devam ediyor. Kapalı iş yerleri klima yardımı ile yaşamamıza olanak sağlasa da dışarıda çalışmak zorunda olanlar için hayat biraz zor geçiyor diyebiliriz. Ekmeğini taştan çıkarıp alınteri ile çalışan herkese kolaylıklar diliyorum.
Gelelim işe biraz ara verip gezmek isteyenlere... Hafta sonları bunun için en uygun zamanlar diye düşünüyorum. Yine Çanakkale merkezden çok uzaklaşmadan size güzel bir gün geçirebilecek harika yerleri anlatmaya devam edeceğim. Bu hafta sonu Gestaş Feribotu ile Kilitbahir'e geçtim. Çanakkale İskelesinden bindiğinizde 5-10 dakika içerisinde karşı kıyıya varmış oluyorsunuz. Kilitbahir kıyısında iki iskele bulunuyor. Araları çok uzak bir mesafe olmasa da Kilitbahir'in yoğunluğuna bakarak feribotlar sıra ile kıyıya yanaşıyor. İskeleye indiğinizde köy içine doğru hafif bir yol bulunmakta. Daha iyi tarif edebilmek için, şöyle söylemeliyim; iki iskele arasından köye çıkan bir yol var. Çıkan diyorum çünkü arkanız hafif tepe ve tırmanmanız gerekmekte : ) Hemen korkmayın, çok da dik sayılmaz. Ben bisikletle bile çıkabildim. Yokuş yukarı çıkarken hemen sağdaki bir sokakta müthiş bir mekan var. Eski tarihi evlerin arasında kalmış saklı bir güzellik...
Kısaca tarihinden bahsedecek olursak, 1900'lü yıllarda inşa edilen 3 katlı ahşap bir mimari. 1920'lerde ise medrese olarak kullanılmış ve sonrasında da karakol olarak hizmet vermiş. Şimdilerde sivil mimari örneği tescilli bir konak olmuş. İGEME Kültür ve Bilgi Evi olarak kapılarını tarih meraklılarına açmışlar. Sahibi olan çift uzun yıllar İstanbul'da yaşamış. Çanakkale'ye tayinleri çıkmış ve devlet memuru olarak Kilitbahir'e yerleşmişler. Bahsettiklerine göre hep bir kültür evi açma düşünceleri varmış zaten. Kilitbahir'e gelmek onlar için büyük bir fırsat yaratmış. Şimdi diyeceksiniz ki ne var bu kültür evinde! Hemen bahsedeyim. Bu tatlı karı-koca gelecek nesillere faydamız dokunsun istemişler ve geçmişe dair buldukları bütün eşya-araç-gereç-kıyafet... ne buldularsa bu evin -daha doğrusu konağın- odalarında sergilemişler. Siz gezerken de tek tek anlatıyorlar, hem de hiç bir ücret talep etmeden. Konağı müzeye çevirmeyi başarmışlar. Bir odalarında kara tahta var. Bildiğiniz eski okul sıraları ve küçük bir kütüphanesi ile birlikte yansıttığı ambiyans gerekten müthiş. Bu sınıfta ilkokul ve kreş öğrencilerine ders vermeyi düşünüyorlar. Umarım bu düşünceleri gerçekleşir. Çünkü bu çıkar dünyasında emeğe ve insana fayda sağlamak için yapılan bu tür işlerin ve kişilerin olduğunu bilmek bile insana huzur veriyor. Küçük bilgi daha; bu konağın bir de arka bahçesi var. Cafe olarak işletiyorlar. Ama bildiginiz cafeler gibi değil. Her şey el emeği ile karşınıza çıkıyor. Bahçesinde çivi oyunu oynarken içtiğim ev limonatasının tadını hala unutamıyorum. Ha bu arada bütün masalarda eskiye dair çocuk oyunları var. Bahçenin bir kısmını da misket oynamak için ayırmışlar... Gidip görmeniz gereken harika bir mekan yaratmışlar.
Gezerken farkettim ki yardımseverlik ve fayda sağlamak adına güzel şeyler de oluyor bu ülkede...
Gezin, Görün, Öğrenin...
Saygılarımla,
Tuğba KANTARCI
Anlatmamı yazmamı istediğiniz yerleri bana söyleyin.
Gelip göreyim, yazayım : ) tugbakantarci@gmail.com