Beste Türk
Köşe Yazarı
Beste Türk
 

Eylül'e

  Eylül'e Baharın olmadığı diyarlarda çiçek açmaya çalışıyordu zamana. Rüzgara inat savurmayacağı umutlar besliyordu. Başlasa bir ucundan yaşamaya var olacaktı ama kaybolmuşluğundan sıyrılıp çıkamıyordu yola. Yaşasa tükeneceklerini biliyor, tüketeceklerinden korkuyordu. Soyunduğu ne varsa bir kat daha yalnızlık giydiriyordu ona. Öyle sarmaş dolaştı ki bir başınalığı, çekip gitsin istiyordu sabaha kalmadan kalabalığı. İçinin boşluğu doluyordu geceye; aymayan sabahlara açılıyordu perdeleri. Güneş görmeyen penceresinin güneşe tapan çiçeklerini suluyordu, sonra seviyordu da üstelik, alabildiğine seviyordu. Tanımadığı halde, tam da tanımadığı kadar... Aklındakinden başka ehemmiyeti olmayan her ne ise, aşk diye belletiyordu yalnızlığa, belki de yalnızlığına. Dönüp gidemediği için kaldığı ne varsa aşıyordu umutsuzluğun eşiğini böyle zamanlarda. Ait değildi hiçbir yere ve ait değildi hiç kimseye; her şey çekip gitmesini bekliyordu. Aidiyet duygusu, hızla değişen gerçekliklerimiz arasında günümüz insanının en büyük yitikliği halini aldı. Edindiğimiz mesleklerimize, sevgilerimize, kurduğumuz ailelere, inandığımız değerlere, yaşadığımız şehirlere, geçirdiğimiz günlere, edindiğimiz bilgilere, sahip olduğumuz doğrulara artık geçmişteki kadar kopmaz bağlarla bağlı değiliz. Eskiden kazanımını sağladığımız kavramlar neredeyse ömürlüktü, kurduğumuz aileler de ona keza. Bir değere tutunuyorsak yarının doğrularının başka değer ağları örmesini beklemiyorduk, gerçeklerimiz gün be gün değişmiyordu, her gelişme akabinde safımızı yeniden hizalandırmıyorduk. Gelişen teknolojiler, toplumsal bilinç ve zeminimizi hızla ayaklarımızın altından çekip alırken her zamankinden savunmasız ve hazırlıksızız. Uçan arabalar henüz göğümüzün ufuklarını kaplamıyor belki ama bilim kurguları aratmayan bir her şeyi sanalda yaşama hali hayatımızın çoktan gerçeği olmuş durumda. Artık mesleki kariyerlerimizi, kurduğumuz aileleri, edindiğimiz dostlukları saygınlık, güven, samimiyet ve sürerlilik doğrultusunda inşa etmiyoruz. Artık kıymet bilmek de, değer vermek de, ait olmak da, inanç duymak da günümüzün yükselen çizgisi değil. Kolay yoldan, sanal gerçeklik algısı üzerinden, sosyal medya mecralarından, çok da çaba sarf etmeden, dirsek çürütmeden, emek vermeden çıkarlarımız doğrultusunda kazanım sağlamak, kendimizi görünür kılmak ve bir an önce olmak* derdindeyiz. Olduğumuz, olacağımız şeyi hiç bilmeden, gelecekte durmak istediğimiz yerin hayalini hiç kurmadan, yürüdüğümüz yolu örmeden, zorluklara göğüs germeden, yeri geldiğinde sığındığımız yoksunluklarımızla günümüzün herkesi olmak* telaşındayız. Ve bu olmak istediğimiz herkes aslında biraz ait olmak kökünden yoksun, savruk, kayıp kimlikli bir herkes. Geçmişin değer yargıları ise bu olmak yolundaki herkesin artık vicdanının tümseği bile değil, çünkü göz ardı etmek için bile olsa önce neyi göz ardı edeceğini bilmek gerekir. Bilmiyoruz. Ve bu bilmemenin doğurduğu boşlukta ruhumuzu yitiriyoruz. Günümüz insanını bilmem ama günümüz insanlığının en büyük tükenmişliğiyle arasında yitirdiği değerleri var. Yaşamın gayesi bir anlam yaratma çabasıysa, gün geçtikçe anlam atfettiğimiz her şeyin içini boşaltarak ya da köksüzlüğü değer yargısı belirleyip her şeyi çıkarlarımıza mübah kılarak ilerleyemeyiz, ilerlememeliyiz. Uçmayı sadece kuşun varlığına atfedelim, değişmeyelim, günümüz koşullarına kendimizi uyarlamayalım demiyorum elbette uzaya da çıkalım, evrenin balkonundan ayaklarımızı sallandırıp göğü de seyre dalalım ama kayan bir yıldızın da dileklerimize erişeceğine inanan yanımızı yitirmeden var olalım. Duyduğumuz inançla çiçeklenen, kattığımız değerle anlamlanan bahçelerimizde, ait hissettiğimiz yanlarımızın üstünü örtmeyen sonbaharlara, keyifli bir eylül olur umarım
Ekleme Tarihi: 11 Eylül 2022 - Pazar

Eylül'e

 

Eylül'e

Baharın olmadığı diyarlarda çiçek açmaya çalışıyordu zamana. Rüzgara inat savurmayacağı umutlar besliyordu. Başlasa bir ucundan yaşamaya var olacaktı ama kaybolmuşluğundan sıyrılıp çıkamıyordu yola. Yaşasa tükeneceklerini biliyor, tüketeceklerinden korkuyordu.

Soyunduğu ne varsa bir kat daha yalnızlık giydiriyordu ona. Öyle sarmaş dolaştı ki bir başınalığı, çekip gitsin istiyordu sabaha kalmadan kalabalığı. İçinin boşluğu doluyordu geceye; aymayan sabahlara açılıyordu perdeleri. Güneş görmeyen penceresinin güneşe tapan çiçeklerini suluyordu, sonra seviyordu da üstelik, alabildiğine seviyordu. Tanımadığı halde, tam da tanımadığı kadar... Aklındakinden başka ehemmiyeti olmayan her ne ise, aşk diye belletiyordu yalnızlığa, belki de yalnızlığına. Dönüp gidemediği için kaldığı ne varsa aşıyordu umutsuzluğun eşiğini böyle zamanlarda. Ait değildi hiçbir yere ve ait değildi hiç kimseye; her şey çekip gitmesini bekliyordu.

Aidiyet duygusu, hızla değişen gerçekliklerimiz arasında günümüz insanının en büyük yitikliği halini aldı. Edindiğimiz mesleklerimize, sevgilerimize, kurduğumuz ailelere, inandığımız değerlere, yaşadığımız şehirlere, geçirdiğimiz günlere, edindiğimiz bilgilere, sahip olduğumuz doğrulara artık geçmişteki kadar kopmaz bağlarla bağlı değiliz. Eskiden kazanımını sağladığımız kavramlar neredeyse ömürlüktü, kurduğumuz aileler de ona keza. Bir değere tutunuyorsak yarının doğrularının başka değer ağları örmesini beklemiyorduk, gerçeklerimiz gün be gün değişmiyordu, her gelişme akabinde safımızı yeniden hizalandırmıyorduk.

Gelişen teknolojiler, toplumsal bilinç ve zeminimizi hızla ayaklarımızın altından çekip alırken her zamankinden savunmasız ve hazırlıksızız. Uçan arabalar henüz göğümüzün ufuklarını kaplamıyor belki ama bilim kurguları aratmayan bir her şeyi sanalda yaşama hali hayatımızın çoktan gerçeği olmuş durumda. Artık mesleki kariyerlerimizi, kurduğumuz aileleri, edindiğimiz dostlukları saygınlık, güven, samimiyet ve sürerlilik doğrultusunda inşa etmiyoruz. Artık kıymet bilmek de, değer vermek de, ait olmak da, inanç duymak da günümüzün yükselen çizgisi değil. Kolay yoldan, sanal gerçeklik algısı üzerinden, sosyal medya mecralarından, çok da çaba sarf etmeden, dirsek çürütmeden, emek vermeden çıkarlarımız doğrultusunda kazanım sağlamak, kendimizi görünür kılmak ve bir an önce olmak* derdindeyiz. Olduğumuz, olacağımız şeyi hiç bilmeden, gelecekte durmak istediğimiz yerin hayalini hiç kurmadan, yürüdüğümüz yolu örmeden, zorluklara göğüs germeden, yeri geldiğinde sığındığımız yoksunluklarımızla günümüzün herkesi olmak* telaşındayız. Ve bu olmak istediğimiz herkes aslında biraz ait olmak kökünden yoksun, savruk, kayıp kimlikli bir herkes.

Geçmişin değer yargıları ise bu olmak yolundaki herkesin artık vicdanının tümseği bile değil, çünkü göz ardı etmek için bile olsa önce neyi göz ardı edeceğini bilmek gerekir. Bilmiyoruz.

Ve bu bilmemenin doğurduğu boşlukta ruhumuzu yitiriyoruz. Günümüz insanını bilmem ama günümüz insanlığının en büyük tükenmişliğiyle arasında yitirdiği değerleri var.

Yaşamın gayesi bir anlam yaratma çabasıysa, gün geçtikçe anlam atfettiğimiz her şeyin içini boşaltarak ya da köksüzlüğü değer yargısı belirleyip her şeyi çıkarlarımıza mübah kılarak ilerleyemeyiz, ilerlememeliyiz.

Uçmayı sadece kuşun varlığına atfedelim, değişmeyelim, günümüz koşullarına kendimizi uyarlamayalım demiyorum elbette uzaya da çıkalım, evrenin balkonundan ayaklarımızı sallandırıp göğü de seyre dalalım ama kayan bir yıldızın da dileklerimize erişeceğine inanan yanımızı yitirmeden var olalım.

Duyduğumuz inançla çiçeklenen, kattığımız değerle anlamlanan bahçelerimizde, ait hissettiğimiz yanlarımızın üstünü örtmeyen sonbaharlara, keyifli bir eylül olur umarım

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve troyhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ali ahmer
(19.08.2014 17:52 - #96)
Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve troyhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
kemal
(19.08.2014 19:00 - #97)
Bizim haberleirmiz neden yayınlanmıyor ?
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve troyhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(2) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
sanalbasin.com üyesidir